BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Muhterem Saadet Partisi Genel Başkanımız,
Genel Başkan Yardımcılarımız,
Saygıdeğer IYFO Genel Başkan’ımız,
İslam Topluluklarının Muhterem Gençlik Temsilcileri,
Kıymetli dava kardeşlerim,
Hepinizi selamların en güzeli olan Allah’ın (cc) selamı ile selamlıyorum.
Esselamu Aleykum.
“İnsanlığın huzuru için İslam Birliği” temalı bu toplantıyı gerçekleştirmek üzere, İstanbul’da bizleri bir araya getiren Cenabı Allah’a (cc) sonsuz şükürler olsun. Rabbimiz (cc) bu toplantıyı en büyük ecirlere ve bütün insanlığın saadetine vesile kılsın.
Her yıl, her şeye ve herkese rağmen, ısrarla ve inançla, İslam Birliği’nin bir uygulaması olarak, bu toplantıları organize eden, Müslüman gençlerin bir araya gelmesine vesile olan Uluslararası Gençlik Formuna ve değerli başkanı Musa Budak Beyefendiye teşekkür ediyorum.
Bu toplantıya teşrif eden siz kıymetli kardeşlerime de şükranlarımı arz ediyorum, teşekkür ediyorum.
Kıymetli Kardeşlerim;
Son toplanmamızdan bu zamana bir yıl geçti. Bu bir yılda İslam Coğrafyasında ise hiçbir şey değişmedi. Yine kan, yine gözyaşı, yine ızdırap, yine kaos, yine kavga, yine çatışma…
Geçen yılda ölen ve öldüren Müslüman’dı, bu yıl da ölen ve öldüren Müslüman.
Geçen yıl da parçalanan topraklar İslam topraklarıydı, bu yıl da parçalanan topraklar İslam toprakları.
Geçen yılda kazançlı çıkan Amerika, Avrupa, İsrail’di, bu yıl da kazançlı çıkan Amerika, Avrupa, İsrail…
Geçen yıl kıyıya vuran Aylan bebekleri konuştuk, bu yıl da üzerine bombalar atılan Ümran bebekleri konuşuyoruz.
Ne zaman uyanacağız? Ne zaman kendimize geleceğiz? Ne zaman bu zulümler son bulacak? Ne zaman şuurlanacağız?
Ne zaman görüntüye, şekle, sese aldanmayı bırakıp ta çözüme odaklanıp, eyleme geçeceğiz?
5 tane İslam ülkesini bir araya getirerek bir güç oluşturamayan işbirlikçi yönetimlerin nefisleri tatmin edici, karşılığı olmayan hamasi nutuklarının bir işe yaramadığını ne zaman anlayacağız?
Zaman konuşma zamanı değil,
Zaman bildiklerimizi uygulama zamanıdır.
Zaman diriliş ve direniş zamanıdır.
Zaman, Allahın ipine, hep beraber, sımsıkı sarılarak saadete erme zamanıdır.
Değerli Kardeşlerim;
İşte biz gençlik hareketlerinin temsilcileri olarak en büyük vazifemiz, en büyük çalışmamız bu hususta gençlerimizi şuurlandırmaktır. Onlara ideal aşılamak, hedefler koymak ve bu hedefler doğrultusunda onları çalışmalara teşvik ederek fedakârlık yaptırmaktır.
Erbakan Hocamız derdi ki: “Müslüman olmak yetmez. Şuurlu Müslüman olmak gerekir”
Bunun için bütün gençlik çalışmalarımızın özünü şuurlandırma oluşturmalıdır. Şuurun ise 3 temel esası vardır:
Konuştuğumuz sözün, yaptığımız işin referansı İslam olacak.
Yani düşüncelerimizi, konuşmalarımızı, kavramlarımızı, eylemlerimizi batıya göre değil kendi inancımıza göre belirleyeceğiz.
Gencimizin zihin dünyasında batı taklitçiliğini, batı hayranlığını değil; kendi medeniyet değerlerimizi inşa edeceğiz.
Sözlerimiz ve eylemlerimiz İslam Birliği’nin tesisine hizmet edecek.
Yaptığımız bütün çalışmalarda tevhidi esas alacağız. Müslüman kardeşliğini işleyeceğiz.
Renk, dil, mezhep ayrımı olmaksızın aynı kıbleye yönelmiş, aynı Allah’a, aynı Peygamber’e, aynı Kitab’a inanan insanları seveceğiz, bu insanların birliği için mücadele edeceğiz.
İslam birliğini ilk önce gençlerimizin kalplerinde ve zihinlerinde kuracağız.
Sözlerimiz ve eylemlerimiz, bütün insanlığın faydasına olacak.
Biz inancımız gereği sadece Müslümanların için değil bütün insanların huzuru, refahı ve saadeti için çalışacağız.
Kimseye elimizle veya dilimizle zarar vermeyeceğiz, zulmetmeyeceğiz.
Gazze’nin derdi ile dertlendiğimiz kadar Paris’in, Londra’nın ve Newyork’un arka sokaklarındaki sömürülen insanların derdi ile dertleneceğiz.
Muhterem Kardeşlerim!
İslam dünyası bugün bir hülyalar aleminde yaşamaktadır. Coğrafyamızı ilgilendiren konularda neredeyse hiçbir söz hakkına sahip değiliz. Ya da aldığımız kararlara derdimizi anlamayacak olan şebekeleri dahil ediyoruz.
Bunun sonucunda da karlı çıkan sadece batı ve onun bu bölgedeki mikrobu ve şımarık çocuğu İsrail oluyor.
Emperyalist ve Siyonist projelerin gerçekleşmemesi ve İslam dünyasının hakettiği şekilde yaşaması için mutlak suretle kendi özbenliğimizi yeniden diriltmek mecburiyetindeyiz.
İslam coğrafyası ile ilgili alınması gereken meselelerde karar merci yine bu coğrafya olmalıdır.
Kendi mali politikalarımızı, askeri ve teknolojik yatırım ve faaliyetleri, kültürel işbirliğini ve kalkınmayı, eğitim reformunu sağlayacak kuruluşları hayata geçirmek durumundayız. Aksi halde varoluşumuzu kaybedecek ve bize zulmedilmesine müsaade etmiş olacağız ve ruhumuzu kaybedeceğiz.
Bu nedenle mutlaka İslam dünyasının yeniden doğuşuna ve kalkınmasına vesile olacak projeler üretmemiz ve bunları hayata geçirmemiz gerekir.
Birkaç yüzyıl öncesine kadar düşünce ve bilim alanında söz sahibi olmuş bir İslam medeniyeti bugün kaba bir taklitçilikten öteye gidemiyor. İbni Rüşd’leri, Gazalileri, İbni Sina’ları, İbni Haldun’ları, Hasan El Bennaları, Mevdudileri, Erbakanları ve daha nice bilim, düşünce ve siyaset adamını yetiştirmiş medeniyetimiz ne yazık ki şimdi birkaç uluslararası ödül ile tatmin olmaya çalışmaktadır.
Dünyaya söz söyleyebilecek, düşüncenin ve hayatın her alanında var olacak nitelikli sosyal bilimciler, bilim insanları, yazarlar, sanatçılar, düşünürler ve siyasetçiler yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Aksi halde İslam âlemi olarak hem medeniyetimizin umdeleri doğrultusunda bir şeyler ortaya koyamayacağız hem de dünyanın bu kötü gidişine dur deme gücümüz olmayacaktır.
Şehirlerimiz, kapitalizmin tümörleri haline geldi. Eğitimimiz yine kapitalizmin bir serumu halinde. Kültür ve Sanat alanında kendi medeniyetimize has özellikler taşıyan pek az ürün ortaya koyabildik. Ekonomik sistemlerimiz tamamen gayri İslami. Askeri alanımız ise caydırıcı bir güce sahip değil.
Tüm bu kötü gidişlere dur demek, İslami hareketler olarak, çalışmalarımızda, uzun vadede planlar yapmakla ve bunları hayata geçirmekle mümkündür. Gençlik teşkilatları olarak bu alanlarla ilgili nitelikli çalışmalar ve projeler ortaya koymak zorundayız.
Elbetteki bu söylenenleri yapmak için de insana yatırım yapmak, nitelikli kadrolar yetiştirmek, böylelikle gençlerimizi şuurlandırmak gerekir. Gençlik çalışmalarımız, yeni fetihleri gerçekleştirecek nesiller yetiştirmeyi merkeze almalıdır.
Bizler “Bir yıl sonrasını düşünüyorsanız bir tohum ekiniz. 10 yıl sonrasını düşünüyorsanız bir fidan dikiniz. Ama 100 yıl sonrası düşünüyorsanız Filistin’i, Somali’yi, Patani’yi, Suriye’yi kurtarmak istiyorsanız, İslam Birliğini tesisi etmek, yeni bir dünya kurmak istiyorsanız insan yetiştiriniz” anlayışıyla hareket etmeliyiz.
Bu anlayışla hareket edildiği zaman inanıyor ve ümid ediyoruz ki yakın bir gelecekte bu topraklarda yine huzur olacak, adaletin hakim olduğu yeni bir dünya muhakkak kurulacaktır.
Siz değerli kardeşlerime beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Esselamu Aleyküm 11. Müslüman Gençlik Buluşması, 02.10.2016)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Muhterem Saadet Partisi Genel Başkanımız,
Genel Başkan Yardımcılarımız,
Saygıdeğer IYFO Genel Başkan’ımız,
İslam Topluluklarının Muhterem Gençlik Temsilcileri,
Kıymetli dava kardeşlerim,
Hepinizi selamların en güzeli olan Allah’ın (cc) selamı ile selamlıyorum.
Esselamu Aleykum.
“İnsanlığın huzuru için İslam Birliği” temalı bu toplantıyı gerçekleştirmek üzere, İstanbul’da bizleri bir araya getiren Cenabı Allah’a (cc) sonsuz şükürler olsun. Rabbimiz (cc) bu toplantıyı en büyük ecirlere ve bütün insanlığın saadetine vesile kılsın.
Her yıl, her şeye ve herkese rağmen, ısrarla ve inançla, İslam Birliği’nin bir uygulaması olarak, bu toplantıları organize eden, Müslüman gençlerin bir araya gelmesine vesile olan Uluslararası Gençlik Formuna ve değerli başkanı Musa Budak Beyefendiye teşekkür ediyorum.
Bu toplantıya teşrif eden siz kıymetli kardeşlerime de şükranlarımı arz ediyorum, teşekkür ediyorum.
Kıymetli Kardeşlerim;
Son toplanmamızdan bu zamana bir yıl geçti. Bu bir yılda İslam Coğrafyasında ise hiçbir şey değişmedi. Yine kan, yine gözyaşı, yine ızdırap, yine kaos, yine kavga, yine çatışma…
Geçen yılda ölen ve öldüren Müslüman’dı, bu yıl da ölen ve öldüren Müslüman.
Geçen yıl da parçalanan topraklar İslam topraklarıydı, bu yıl da parçalanan topraklar İslam toprakları.
Geçen yılda kazançlı çıkan Amerika, Avrupa, İsrail’di, bu yıl da kazançlı çıkan Amerika, Avrupa, İsrail…
Geçen yıl kıyıya vuran Aylan bebekleri konuştuk, bu yıl da üzerine bombalar atılan Ümran bebekleri konuşuyoruz.
Ne zaman uyanacağız? Ne zaman kendimize geleceğiz? Ne zaman bu zulümler son bulacak? Ne zaman şuurlanacağız?
Ne zaman görüntüye, şekle, sese aldanmayı bırakıp ta çözüme odaklanıp, eyleme geçeceğiz?
5 tane İslam ülkesini bir araya getirerek bir güç oluşturamayan işbirlikçi yönetimlerin nefisleri tatmin edici, karşılığı olmayan hamasi nutuklarının bir işe yaramadığını ne zaman anlayacağız?
Zaman konuşma zamanı değil,
Zaman bildiklerimizi uygulama zamanıdır.
Zaman diriliş ve direniş zamanıdır.
Zaman, Allahın ipine, hep beraber, sımsıkı sarılarak saadete erme zamanıdır.
Değerli Kardeşlerim;
İşte biz gençlik hareketlerinin temsilcileri olarak en büyük vazifemiz, en büyük çalışmamız bu hususta gençlerimizi şuurlandırmaktır. Onlara ideal aşılamak, hedefler koymak ve bu hedefler doğrultusunda onları çalışmalara teşvik ederek fedakârlık yaptırmaktır.
Erbakan Hocamız derdi ki: “Müslüman olmak yetmez. Şuurlu Müslüman olmak gerekir”
Bunun için bütün gençlik çalışmalarımızın özünü şuurlandırma oluşturmalıdır. Şuurun ise 3 temel esası vardır:
Konuştuğumuz sözün, yaptığımız işin referansı İslam olacak.
Yani düşüncelerimizi, konuşmalarımızı, kavramlarımızı, eylemlerimizi batıya göre değil kendi inancımıza göre belirleyeceğiz.
Gencimizin zihin dünyasında batı taklitçiliğini, batı hayranlığını değil; kendi medeniyet değerlerimizi inşa edeceğiz.
Sözlerimiz ve eylemlerimiz İslam Birliği’nin tesisine hizmet edecek.
Yaptığımız bütün çalışmalarda tevhidi esas alacağız. Müslüman kardeşliğini işleyeceğiz.
Renk, dil, mezhep ayrımı olmaksızın aynı kıbleye yönelmiş, aynı Allah’a, aynı Peygamber’e, aynı Kitab’a inanan insanları seveceğiz, bu insanların birliği için mücadele edeceğiz.
İslam birliğini ilk önce gençlerimizin kalplerinde ve zihinlerinde kuracağız.
Sözlerimiz ve eylemlerimiz, bütün insanlığın faydasına olacak.
Biz inancımız gereği sadece Müslümanların için değil bütün insanların huzuru, refahı ve saadeti için çalışacağız.
Kimseye elimizle veya dilimizle zarar vermeyeceğiz, zulmetmeyeceğiz.
Gazze’nin derdi ile dertlendiğimiz kadar Paris’in, Londra’nın ve Newyork’un arka sokaklarındaki sömürülen insanların derdi ile dertleneceğiz.
Muhterem Kardeşlerim!
İslam dünyası bugün bir hülyalar aleminde yaşamaktadır. Coğrafyamızı ilgilendiren konularda neredeyse hiçbir söz hakkına sahip değiliz. Ya da aldığımız kararlara derdimizi anlamayacak olan şebekeleri dahil ediyoruz.
Bunun sonucunda da karlı çıkan sadece batı ve onun bu bölgedeki mikrobu ve şımarık çocuğu İsrail oluyor.
Emperyalist ve Siyonist projelerin gerçekleşmemesi ve İslam dünyasının hakettiği şekilde yaşaması için mutlak suretle kendi özbenliğimizi yeniden diriltmek mecburiyetindeyiz.
İslam coğrafyası ile ilgili alınması gereken meselelerde karar merci yine bu coğrafya olmalıdır.
Kendi mali politikalarımızı, askeri ve teknolojik yatırım ve faaliyetleri, kültürel işbirliğini ve kalkınmayı, eğitim reformunu sağlayacak kuruluşları hayata geçirmek durumundayız. Aksi halde varoluşumuzu kaybedecek ve bize zulmedilmesine müsaade etmiş olacağız ve ruhumuzu kaybedeceğiz.
Bu nedenle mutlaka İslam dünyasının yeniden doğuşuna ve kalkınmasına vesile olacak projeler üretmemiz ve bunları hayata geçirmemiz gerekir.
Birkaç yüzyıl öncesine kadar düşünce ve bilim alanında söz sahibi olmuş bir İslam medeniyeti bugün kaba bir taklitçilikten öteye gidemiyor. İbni Rüşd’leri, Gazalileri, İbni Sina’ları, İbni Haldun’ları, Hasan El Bennaları, Mevdudileri, Erbakanları ve daha nice bilim, düşünce ve siyaset adamını yetiştirmiş medeniyetimiz ne yazık ki şimdi birkaç uluslararası ödül ile tatmin olmaya çalışmaktadır.
Dünyaya söz söyleyebilecek, düşüncenin ve hayatın her alanında var olacak nitelikli sosyal bilimciler, bilim insanları, yazarlar, sanatçılar, düşünürler ve siyasetçiler yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Aksi halde İslam âlemi olarak hem medeniyetimizin umdeleri doğrultusunda bir şeyler ortaya koyamayacağız hem de dünyanın bu kötü gidişine dur deme gücümüz olmayacaktır.
Şehirlerimiz, kapitalizmin tümörleri haline geldi. Eğitimimiz yine kapitalizmin bir serumu halinde. Kültür ve Sanat alanında kendi medeniyetimize has özellikler taşıyan pek az ürün ortaya koyabildik. Ekonomik sistemlerimiz tamamen gayri İslami. Askeri alanımız ise caydırıcı bir güce sahip değil.
Tüm bu kötü gidişlere dur demek, İslami hareketler olarak, çalışmalarımızda, uzun vadede planlar yapmakla ve bunları hayata geçirmekle mümkündür. Gençlik teşkilatları olarak bu alanlarla ilgili nitelikli çalışmalar ve projeler ortaya koymak zorundayız.
Elbetteki bu söylenenleri yapmak için de insana yatırım yapmak, nitelikli kadrolar yetiştirmek, böylelikle gençlerimizi şuurlandırmak gerekir. Gençlik çalışmalarımız, yeni fetihleri gerçekleştirecek nesiller yetiştirmeyi merkeze almalıdır.
Bizler “Bir yıl sonrasını düşünüyorsanız bir tohum ekiniz. 10 yıl sonrasını düşünüyorsanız bir fidan dikiniz. Ama 100 yıl sonrası düşünüyorsanız Filistin’i, Somali’yi, Patani’yi, Suriye’yi kurtarmak istiyorsanız, İslam Birliğini tesisi etmek, yeni bir dünya kurmak istiyorsanız insan yetiştiriniz” anlayışıyla hareket etmeliyiz.
Bu anlayışla hareket edildiği zaman inanıyor ve ümid ediyoruz ki yakın bir gelecekte bu topraklarda yine huzur olacak, adaletin hakim olduğu yeni bir dünya muhakkak kurulacaktır.
Siz değerli kardeşlerime beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Esselamu Aleyküm